DİĞER
“Taşrayı anlamak ve anlatmak için hep aynı formülü uygulamak ne kadar özgün ve yaratıcı? Bu yıl Altın Portakal’da yarışan ve Boğaziçi Film Festivali’nde gösterilen iki film, Kar ve Ayı ile Karanlık Gece üzerinden bu soruya cevap arayalım…”
"Tesson anlatısını yabanın diliyle anlatmaz, aksine, pek 'insanca' bir dilde kurar öyküsünü. Aristoteles’ten Novalis’e, Nietszche’den Jean Giona’ya, Hölderlin’den Heidegger’e, oradan Mallarmé’ye, türlü türlü şair, sanatçı ya da filozof sızar satır aralarına, kültür dediğimiz şey, kar panterinin türünün yok olmasının müsebbibi uygarlık, her türlü şaşaası ve azametiyle metnin içinde temsil edilir böylelikle."
"Kar Panteri’nde doğanın katledilmesi, hayvan hakları, devletlerin çevre politikalarının ötesinde, evrensel bir insanlık anlayışı, modern insanın unuttuğu, ıskaladığı ya da vazgeçtiği bir anlayış 'yaratıcı, kişisel bir felsefi' yaklaşımla kaleme alınmış. Yazarın da ifade ettiği gibi, 'hayvanların seyrine dalmak onu kendisiyle buluşturmuş'”.
"Bütün yazdıkları, şiirleri, yazıları yaşamı anlamlandırma çabasındaki uğraklardı sanırım, hissetmekle anlamak arasındaki bağı ne çok önemsediğinin işaretiydi. Şiirinin doğduğu yer de burası olmalı."
Orhan Pamuk'un yazdığı her kitabı incelediği bir monografi kaleme aldı Oğuz Demiralp: Orhan Bey ve Kitapları... Kitap “Bir Orhan Pamuk Okurunun Notları” alt başlığıyla yazarın bütüncül bir profilini ortaya çıkarıyor
Zeynep Ergun erkeğin bittiği yerde kadının da bittiği ve toplumsal cinsiyetlerden, etnik ve ırksal farklılıklardan kaynaklı ayrımcılığın ve sömürünün ortadan kalktığı bir dünyanın imkânını tartışıyor
Claudio Morandini: Günümüzdeki edebî eserlerde doğanın gizli, korkutucu, anlaşılmaz taraflarının ihmal edildiğine inanıyorum
Kış demek ölüm demek. Kalanın ise cesetleri taşıması demek; çuvalda, battaniyede ve tabutta. Kış demek savaş demek. Kış, kıyamet demek. Kopuyor demek.
Poetik başlangıç, kendisinden sonra ortaya çıkanı, gerek imgesel, gerek tematik ve gerekse nedensellik bakımından kendi içinde taşıyan moment demektir. Modern Türk şiirinde kışı ve onun hallerini Tevfik Fikret keşfetmiştir...
Dünya etrafımda dönüyordu. Sonra bayılmışım. Kar uykusu diyorlar. Arkadaşlar buluyor beni sonra. Ayak parmaklarım donmuş. Kestirdim, ondan böyle...
O yağmaya başlayınca her şey çocukça bir coşkuyla birbirine bağlanıyor... İnsan sonunda çocuk olmak istiyor ve kar kadar çocuk olan bir şey yok dünyada
Su soğuyunca kar oluyor, kar yazılınca da edebiyat. “Başlangıçta kar vardı...” dendiğini hayal etmek zor, ama Rus edebiyatının başlangıcında kar vardı...
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.